Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahisi ( Nöroşirurji )

Belinizi Büken 5 Rahatsızlığa Dikkat!


“Hapşırırken belim tutuldu”, “Koltuğu kaldırmak için eğildim öyle kaldım”, “Belim kilitlendi, yürüyemiyorum” gibi şikayetleri belli dönemlerde hemen herkes yaşayabiliyor. Belde yaşanan ağrıların ilk sebebi olarak akla fıtık gelse de, sorunun kaynağının doğru araştırılması ve tedavinin buna yönelik olarak planlanması önem taşıyor. Memorial Hizmet Hastanesi Beyin Sinir ve Omurilik Cerrahi Bölümü uzmanları, belde yaşanan ağrıların nedenleri ve tedavileri hakkında bilgi verdi.

Tedaviden önce ağrının kaynağı belirlenmeli
Belde yaşanan ağrılar genel olarak;
1. Kaslarda yaşanan zorlanmalara bağlı olarak gelişen spazmlar.
2. Bel fıtığı.
3. Eklemlerin kireçlenmesi ya da kalça kemiğinde oluşan kan dolaşım bozukluğu sonucu oluşan aseptik nevrozlar.
4. Siyatik sinirlerinin travma, baskı ve soğuktan etkilenmesi sonucu oluşan ağrılar.
5. Omurga kemiklerinin birbiri üzerinde normalden fazla hareket etmesine bağlı olarak ortaya çıkan ağrılar olmak üzere 5 başlık altında toparlanabilmektedir.

Bel ağrılarında yanlış tedavi uygulamaları şikayetleri artırıp daha da olumsuz bir tabloya neden olabilir. Bu nedenle rahatsızlığın uzman bir doktor tarafından belirlenmesi ve tedavinin buna göre şekillendirilmesi gerekmektedir.

Belinizdeki her ağrı fıtık olmayabilir

Obezite, hareketsizlik, sigara kullanımı, günlük yaşamda omurga fizyolojisine uygun hareket etmemek ve meslekle ilgili faktörler bel ağrılarını tetikleyebilmektedir. Bel ağrılarının ancak %3’ü ameliyat edilmesi gereken bel fıtıklarından kaynaklanmaktadır. “Lavaboya eğildim öylece kaldım”, “Hapşırdım belim tutuldu” tarzında şikayetlerin büyük bir çoğunluğu; omurga kemiklerinin birbirine eklem yaptığı yüzeyleri saran kapsül denilen bölgenin ani zorlanması ya da bel kaslarının spazmı sonrasında gelişmektedir. Eklem kireçlenmeleri, kalça kemiğindeki kan dolaşımı bozukluğundan oluşan aseptik nevrozlar ve siyatik ağrıları da bel fıtığına benzer belirtiler verebilmektedir. Genellikle cerrahi tedavi gerektirmeyen bu tür ağrılar uygun istirahat, ağrı kesici ve kas gevşetici ilaçlarla düzelebilmektedir.

Ağrılara enjeksiyonlu çözüm

Yatak istirahati ve ağrı kesicilerden fayda görmeyen hastaların yanı sıra; kalp, akciğer ya da böbrek rahatsızlıklarından dolayı ameliyata uygun olmayan kişilerde enjeksiyon tedavileri uygulanabilmektedir. Ameliyathane ortamında yapılan enjeksiyon tedavileri, direk ağrılı bölgedeki sinir uçlarına uygulandığı için daha etkili sonuçlar elde edilebilmektedir. Radyolojik görüntüleme desteğiyle görerek yapılan enjeksiyon tedavilerinde kullanılan ilaçlar, ağızdan alınan ya da kalçadan yapılan iğneler gibi bütün vücuda dağılmayarak sadece ağrılı bölgeye ulaşmaktadır.

Ameliyat sonrası kısa sürede sosyal yaşama dönebilirsiniz
Bacağa vuran, yürümeyi engelleyen ve kuvvet kaybı yaşanmasına neden olan bel ağrılarının birçoğu cerrahi tedavi gerektirmektedir. Bel fıtığı ameliyatlarında amaç; fıtıklaşan kısımla birlikte diskin çekirdeğini boşaltmak ve sinir üzerindeki baskıyı kaldırmaktır. Bel fıtığının cerrahi tedavisinde ağırlıklı olarak “Mikrodiskektomi” ve “Endoskopik diskektomi” yöntemleri kullanılmaktadır. Hasta için son derece konforlu olan iki yöntemde de dikiş izi bulunmamakta ve 2 cm'den küçük kesiden ameliyat gerçekleştirilmektedir. Ameliyattan 6 saat sonra yürütülen hastalar bir geceyi hastanede geçirdikten sonra taburcu edilmektedir. Ayrıca bel kayması gibi bazı bel ameliyatlarında halk arasında platin olarak bilinen titanyum vidalar kullanılmaktadır.

Yaşam tarzınıza yenilikler getirin

Halk arasında cerrahi yöntemin son çare olduğu ve ameliyattan sonra bel fıtığının tekrarlayacağı kanısı yaygındır. Ancak ameliyat olması gereken hastaya farklı bir tedavi yöntemi zaten önerilmemektedir. Bel fıtığı ameliyatından sonra aynı durumun tekrarlamaması için yaşam tarzı değişikliklerine gidilmelidir. Fizik tedavi yöntemleri hem bel fıtığının küçülmesi hem de ameliyat sonrası aynı durumum tekrarlaması bakımından önemlidir.

Bel sağlığını korumak için;

• Bakılan kişi, cisim ve objeye vücut cephesi tam olarak dönülmelidir. Baş, boyun ve gövde aynı düzlem üstünde olacak şekilde bakılmalıdır.
• Uzun süre aynı pozisyonda kalınmamalıdır. Oturma ve ayakta kalma süresinin 45 dakikayı geçmemesine özen gösterilmelidir. 45 dakika ayakta kalındıysa 5 dakika kadar oturulmalı, 45 dakika oturulmuşsa 5 dakika kadar ayakta kalınmalıdır.
• Oturulduğunda bel kavisini destekleyen bir yastık kullanmak alışkanlık haline getirilmelidir.
• Yere eğilerek değil çömelerek işlerin yapılmasına özen gösterilmelidir.
• Yatmak için yaylı ortopedik yatak kullanılmalıdır.
• Yatarken önce yatağın kenarına gelip oturulmalıdır. Kollardan destek alarak önce yan yatılmalı, sonra sırt üstü dönülmelidir. Yataktan kalkmak istenildiğinde, önce yan yatıp kollardan destek alınmalı ve oturulmalı sonra ayağa kalkılmalıdır.
• Yan pozisyonda öne doğru bükülerek bacaklar karına doğru çekip yatmak sağlık bakımından en uygun pozisyondur.
• Bel bölgesi terli kalmaktan ve rüzgardan korunmalıdır. Klima veya hava akımının direk olarak gelmemesi için önlem alınmalıdır.